Sayfalar

20 Ekim 2013 Pazar

Bilim - Din İlişkisi

Eğitim öğretim yılının başlaması ile birlikte ufak tefek yoğunluklardan dolayı yazılarıma ara vermek zorunda kaldım.Umarım bu yazıyla o arayı kapatmış olurum.

Bugün sizlere bilim ve din ilişkisini anlatmaya çalışacağım. Bilim ile din kelimelerini bir arada kullanınca akla önce Darwin geliyor. Ancak ben bu yazımda bu konuya fazla değinmek istemiyorum dolayısıyla farklı bir bakış açısı ile bu konuyu ele almaya çalışacağım.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir hangi dinden olursa olsun geçmişte din adamları ya da dinine aşırı derecede bağlı olan kişiler bilimle uğraşmış ve bilime ciddi derecede katkı sağlamışlardır.

Ancak günümüzde din ve bilim Darwin teoreminden sebep birbirine karşı iki felsefe gibi duruyor. Aslında bence  din ve bilim birbirleriyle kıyaslanamayacak iki felsefedir. Çünkü din demek inanmak demek, bilim demek bilmek demektir.Şimdi sizlere bu son cümlemi açmak istiyorum.

İnanmak-bilmek kelimelerini kıyasladığımız zaman. Bilmek kelimesini açıklamak için şu soruyu soralım: Neyi bilirsiniz yada birşeyi bildiğinizi nasıl kabul edersiniz?Birşeyi bilmeniz için o şeyin varlığı kesin olmalıdır. Mesela "Su 100 santigrat derece de kaynar ". Siz suyun 100 santigrat derecede kaynadığını bilirsiniz buna inanmasanız da herhangi bir kişi size bunu ispatlayabilir.
Yine aynı şekilde inanmak kelimesini açıklamak için : Neye inanırsınız ya da bir şeye inanmanız için ne gereklidir sorusuna cevap verelim. Bir şeye inanmanız için o şeyin varlığını kesin bilmeniz gerekmemektedir. Mesela "Allah Dünya'yı yaratmıştır". Burada Allah Dünya'yı yarattığını deneysel açıdan açıklayamazsanız ama siz buna inanırsınız. Bir başka deyişle inancınız sizin açıklayamadığınız boşlukları kapatmanız içindir.


İnanmak ve bilmek kelimelerini ve dolaylı yönden din ve bilimi açıkladıktan sonra şimdi dindeki tabi İslam dinindeki bilime bakışı ele alalım. Bilim ya da eğitim muhabbeti açıldığı zaman Kuran-ı Kerim'in ilk ayetleri olan "Oku" ayeti İslam dininin bilime bakış açısını gösterilir.

Bilimin en büyük kaynağı şukuktur(şüphe). Peki İslam şüpheye karşı nasıl bakıyor: “Bir zamanlar İbrahim de; ‘Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!’ demişti. Allah: “İnanmadın mı ki?” diye buyurdu. İbrahim: “İnandım fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum .” dedi. ( Bakara 260)

Verilebilinecek bir başka örnek ise el-Cahız'dır. El-Cahız metodik şüphenin alimler için en önemli yol olduğunu söyler ve derki:“Kuşku yerlerini ve kuşkuyu icap ettiren halleri öğren; ta ki yakîn yerlerini ve yakîn icap ettiren halleri bilesin. Kuşkulu şeylerdeki kuşkuyu öğrenmek bilgidir. Bundan tevakkuf (kararsızlık) ve tesebbüt ( doğrudan emin olma) dışında bir şey öğrenilmese bile bunlar da zaten ihtiyaç duyulan şeylerdendir. Öncesinde kuşku bulunmayan bir yakîn yoktur. Bir inançtan diğer bir inanca geçen hiç kimse yoktur ki ikisi arasında kuşku hali yaşamamış olsun.

Bu konuyu anlatırken Farabi'yi, İbni Sina'yı, Ali Kuşçu'yu, Mimar Sinan'ı, El Buruni'yi, Kindi'yi, Battani'yi, Razi'yi, Sabit bin Kurra'yı, Nurettin Batruci'yi ele almadan olmaz ancak konunun çok fazla uzamaması ve konuyu daha genel olarak ilişkilendirmek için bunlara şuanlık değinemeyeceğim.

Tabi herşey güzel tamam da neden İslam dininde bilim yavaşladı?

Sebeplerden biri matbaanın reddidir. Peki neden matbaa reddedildi bunu incelemek gerekir. Çünkü matbaa da  Arap harfleri yazma sıkıntısı vardı hatta şunu söylemek gerekirki Kuran-ı Kerim'in  matbaa da ilk kopyası şuan Venedik'tedir. Ancak bu Kuran-ı Kerim yazılırken matbaada Arapça bilen kişilerin olmadığı tahmin edilir çünkü çok fazla yazım hatası hatta anlam hatası vardır ki Müslümanlar bunu kabul etmez ve bu Kuran'ın diğer örnekleri imha edilir. Şuan bu yanlış Kuran'dan sadece tek bir tane vardır.

Bir başka sebep ise 1258 de Moğolların Bağdat'ı işgal etmesidir. Bu işgal İslam-bilim ilişkisi açısından çok önemlidir. Çünkü Moğollar burada çok fazla sayıda kitabı imha etmişlerdir. Hatta söylenirki imha ettikleri kitapların mürekkepleriyle Fırat ve Dicle nehirlerinin suları günlerce siyah aktı. Tabii 2003 Amerika işgalinde de önemli belgelerin yok olmasını da unutmamak gerekir.

Sebeplerden bir değeri ise bilimin parayı takip etmesi olayıdır. Hangi ülkenin parası varsa o ülke bilim adamlarını yanına alarak ve gerekli desteği sağlayarak bilimi ilerletir.

Ancak bana göre bu sebeplerin hiçbiri günümüzdeki Din Bilim ilişkisini açıklamıyor. Bana göre Türkiye' de insanlar dini konulara şüphe ile bakmaktan korkuyorlar ve herhangi bir sorun olduğunda ya kestirip atıyor veya içinde herhangi bir şüphe varsa kitap ya da belge karıştırmaktansa telefonla hocalara soru sormayı tercih ediyorlar. Ya da şöyle ifade edeyim "sus hocadan daha mı iyi bilecen" anlayışı var. Bu da insanları araştırmaktan ve düşünmekten korkutuyor.

Kısacası kendi dinini araştırmadan  direkt kabul eden toplumdan bilimi araştırmasını beklemek yanlış olur dolayısıyla da böyle bir toplumda din bilim ilişkisinden bahsedilemez.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder