Sayfalar

18 Ağustos 2013 Pazar

Duygu bilgiden öndedir

Merhaba arkadaşlar!

Mühendislik eğitimim devam ettiği için sizlere mühendis şöyle olur böyle olur gibi kendimin yapmadığı hiçbirşeyi aktarmadım ve aktarmayacağım. Böyle bir ahkam kesme durumum söz konusu olmaz ama bugün sizlere bir kitapta rastladığım cümleyi kendi değerlendirmelerimle anlatmaya çalışacağım.

İskender Pala'nın OD kitabında yer alan "Duygu bilgiden öndedir" cümlesini okuduktan sonra kitabı kapatıp cümlenin gerçekliliğini incelemek için biraz felsefe yaptım ve bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Bir sınıfta öğretmen sınıfın içindeki herkese sesleniyor ve herkese aynı şeyi anlatıyor. Ama herkes aynı şeyi anlamıyor. Bunun sebebi acaba zeka mı yoksa duygu mu?? Diyelim ki zeka ama bir hocayı anlayan öğrenci farklı bir dersin hocasını anlayamayabiliyor. Eğer öyleyse bunun sebebi zeka  değil o derse duyduğu ilgi ve istek öğrencinin dersi anlamasına sebep oluyor.

Bu konuyla ilgili farklı bir tespitim de şudur: Şu an yaşadığımız çağda bilgi adına ulaşamayacağımız hiçbir şey yoktur. Neyi arıyorsak nerede olursak olalım anında bulabiliriz. Ama birçok kez ilk defa bir kelime, bilgi vs.
duyduğunda o şey bizim ilgimizi çekmiyorsa kendimizce yorumlarız ve o yorum bizim için yeterli olur. Eğer ilgimizi çekiyorsa araştırırız hatta araştırırken daha fazla ilgimizi çekerse daha fazla araştırırız. Demek ki bizim ilgimiz sayesinde bir konuyu diğer konulardan daha iyi biliyoruz.

Son olarak da size Mimar Sinan'dan bir iki örnek vermek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman Karaboğdan'a sefer yapar ordu Prut nehri kenarına gelir. Prut nehrinden karşıya geçmek gerekiyor ama köprü yok yani bir köprüye ihtiyaç var o zamanki tecrübeli mimarlar bir araya gelirler, çalışıp çabalarlar fakat bataklık bir bölge o bölgede bir türlü köprü tutturamazlar her yapılan köprü bir süre sonra yıkılır. Çaresiz kalırlar. O zaman Vezir Lütfü Paşa, Hünkar'a gider ve "Hünkarım" der " Bu köprüyü buraya inşa edecek biri var bu kişi Sinan Subaşıdır. Bu görevi ona verin ve bu köprüyü buraya yapsın, inşa etsin. Kendisi cihan çapında bir mimardır " der. Ve Hünkar bu teklifi kabul eder Sinan bu köprüyü yapmaya başlar ve 13 gün içerisinde bitirir.

Acaba Mimar Sinan'ı diğerlerinden ayıran nedir diye düşünmek lazım.

Yine Mimar Sinan'la alakalı bir örnek daha vereceğim detaylarını biraz unuttum ama kabul görün. Kanuni Sultan Süleyman yine Mimar Sinan'a bir köprü yaptıracaktır. Ve Kanuni Sultan Süleyman  Mimar Sinan'ı yanına alır ve köprünün inşa edileceği yere giderler. Kanuni Sultan Süleyman: "Buraya bir köprü lazım" der ve Mimar Sinan atından iner ve anlamsızca belini eğerek hareket eder. Kanuni şaşkındır ve Sinan'a anlam veremeyip seslenir: "Ne yapıyorsun Sinan!!!" Ustaların ustası Mimar Sinan  ses vermez ve  yaptığı hareketi devam ettirir. Kanuni Sultan Süleyman sinirlenir, öfkelenir, adeta küplere biner. Sonra büyük usta Mimar Sinan düzelir. Kanuni der ki: " Eğer biraz daha devam etseydin kelleni o yerinden koparacaktım". Mimar Sinan ise o yaptığı anlamsızca hareketin aslında o köprüyü o anda  köprünün kemerinin altından geçmesini     hayal ettiğini ifade eder. Düşününki ne kadar büyük bir duyguya, hayale sahipti ki Sultanı duymadı...

Şu an yüzlerce mimar vardır Türkiye'de hepsi de çok iyi eğitimler almışlardır. Hatta eminim ki hepsi Mimar Sinan'ın çoğu eserini incelemişlerdir yani Ustalar Ustası Mimar Sinan'dan alabilecekleri bilgiye sahipler ancak bana göre hiçbiri Mimar Sinan'ın tırnağı olamazlar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder